Yüksek dağa tırmanmak*

Çok yüksek, dik ve henüz keşfedilmemiş bir dağa tırmanan bir insan düşünelim. Diyelim ki, bu insan inanılmaz zorlukları ve tehlikeleri aşarak, kendisinden önce bu dağa tırmananlardan daha yükseklere çıkmayı başardı fakat hâlâ zirveye ulaşmış değil. Öyle bir duruma gelmiş ki seçtiği yönde ve izlediği yolda yürümesi sadece zor ve tehlikeli değil, artık düpedüz olanaksızlaşmış. Bu dağcı geri dönmek, aşağı inmek, daha uzun da olsa kendisine zirveye ulaşma olanağı sağlayacak başka yollar aramak zorundadır. Hayali dağcımızın dünyada henüz ulaşılmamış bu yükseklikten aşağıya inişi belki de çıkışından daha tehlikeli ve zorludur. Kolayca hatalı bir adım atabilir; aşağıya inerken ayağını koyduğu yeri iyice görmesi kolay değildir; yukarıya hedefe doğru tırmanırken içinde bulunduğu özellikle yüksek morale sahip değildir vs. İnsanın kendisini bağlaması ve buz kazmasıyla, saatler boyu, ayağını koyacak yerler ya da ipi sağlamca bağlayacak yerler oyması gerekir, kaplumbağa hızıyla, hem de gerisin geriye, varılmak istenen hedeften aşağıya doğru hareket etmek zorundadır ve umutsuzca tehlikeli, acı dolu inişin ne zaman sona erip ermeyeceği, yeniden, cesaretle, hızla, daha düz bir yolda ileriye, zirveye doğru gidebileceği biraz daha çok şans vaat eden bir yolun bulunup bulunmayacağı hâlâ bilinmemektedir.

Bu durumdaki bir insanda, ulaşmış olduğu yüksekliğe rağmen yılgınlık anlarının baş göstermesi hiç de anormal olmayacaktır. Ve bu insan, tehlikesiz bir uzaklıktan, dürbünle “frenlere basarak iniş” bile denemeyecek (zira fren iyi hesaplanmış, önceden denenmiş bir taşıtı, önceden yapılmış bir yolu, daha önce sınanmış mekanizmaları gerektirir, oysa burada ne taşıt, ne cadde, önceden denenmiş hiçbir şey yoktur) bu son derece tehlikeli inişi izleyen aşağıdaki insanların çıkardığı bazı sesleri duyabilecek olsa büyük ihtimalle bu anlar daha çok, daha sık, daha ağır olacaktır.

Aşağıdan duyulan sesler ise garezkâr. Birileri memnuniyetlerini açıkça gösteriyor, acayip sesler çıkarıp bağırıyorlar: “Şimdi aşağı yuvarlanacak, müstahaktır, böyle bir delilik yapmasaydın!” Diğerleri sevinçlerini saklamaya çalışıyor, gözlerini gökyüzüne dikip yazıklanıyorlar: “Ne yazık ki endişelerimiz doğrulanıyor! Bütün ömrümüzü akıllıca bir planla bu dağa tırmanma hazırlığına harcamış olan bizler, tırmanışın planımız tamamen hazır oluncaya kadar ertelenmesini istemedik mi? Bakın bakın, geri döndü, iniyor, bir arşın ilerleme olanağı bulabilmek için saatler harcıyor! Biz sistematik olarak itidal ve özen talep ettiğimizde bize ne sözler sarfetmişti! Ve şimdi bu çılgının bizzat vazgeçtiği bu yola karşı böylesine gayretle mücadele ettiysek, bu çılgını böylesine şiddetle mahkum ettiysek ve herkesi bu eylemi tekrarlamama ve desteklememe konusunda uyardıysak, bunu sadece, bu yüce planı hiç tehlikeye atmamak için yaptık, bu dağa tırmanma yüce planına duyduğumuz sevgiden yaptık.”

İyi ki hayali dağcımız, örneğimizde varsaydığımız koşullar altında, savunduğu düşüncenin bu “gerçek dostları”nın seslerini duyamıyor, yoksa büyük ihtimalle midesi bulanabilirdi. Mide bulantısının ise kafanın dinçliğine ve ayakların sağlam basmasına zararlı olduğu söylenir, hele de bu yüksekliklerde.

*Lenin bu yazıyı özel mülkiyet ve piyasanın yeniden genişlemesini sağlayacak Yeni Ekonomi Politikası’na (NEP) neden gereksinim duyulduğunu açıklamak ve bu geri dönüş kararına yönelen eleştirilere cevap vermek için 1922 Şubat’ında kaleme aldı. Orijinal başlığı “Bir yazarın notları” olan yazının bu kesitini, kendi belirlediğimiz başlıkla sunduk.