Eğitim kamusal bir hak olmaktan çıkarılırken, öğretmenler, giderek daha fazla “vahşi” sömürü ve çalışma koşullarının içine sürüklendi. Yüz binlerce eğitim emekçisi özel öğretim kurumlarında mobbinge, uzun mesailere, düşük maaşlara, belirsizliğe ve yarınsızlığa katlanarak çalışmak zorunda bırakıldı.
Salgın döneminde çalışma saatlerinin tamamen belirsizleşmesi fırsat bilinerek öğretmenler hem daha fazla çalışır hale getirildi hem de öğretmen emeği iyiden iyiye yok sayılmaya başlandı. Günün her saati ‘Nasıl olsa evdesiniz!’ anlayışıyla öğretmenler bitmeyen mesailere mahkum edilirken ücretler de yine aynı bahane ile dibe çekildi. Birçok öğretmen ya eksik maaş aldı ya da hiç maaş alamadı. Katlanılmaz hale gelen şartlar bazı öğretmenler için mesleği ile vedalaşma vaktinin gelmesi demekti. Bu zorluğu çekeceğime aynı ücrete gider başka bir iş yaparım diyen öğretmenlerin gerçekle yüzleşmesi maalesef uzun sürmedi. Mesleğinden vazgeçmeyen öğretmenler ise mücadeleyi seçti; güçlü bir öfke ve direnme iradesi ortaya çıkardı.
Öğretmenler örgütlenmeye başlarken atıl, yavaş, bürokratik, emek mücadelesini ıskalayan, kişilere ve bölgelere daralmış bir öğretmen örgütünün bu süreci göğüsleyemeyeceğinin bilincindeydi. Özel Sektör Öğretmenleri Dayanışması bu bakış açısıyla oluştu. Bir ağ olarak öğretmenlere ulaşmanın yollarını aramaya başladı. Öğretmenlerin küçük gruplar halinde çok sayıda ve öznel sorunlar barındıran iş yerinde (okul, dershane, rehabilitasyon merkezi, kreş, ana okulu) çalışması, ortak tatil günlerine sahip olmaması, mesai saatlerin uzunluğu örgütlenme noktasında yeni yöntemlerin tartışılmasını gerekli kılıyordu.
Öğretmen Dayanışması, online toplantılarla, telefon görüşmeleriyle, sosyal medya kanallarını aktif şekilde kullanarak, sokak çalışmalarıyla küçük, parça parça örgütlendi, özgüven kazandı. Örgütlenme sürecini bir sendika ile sürdürmeye karar verdi. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası henüz yüz yüze gelememiş fakat mücadele anlayışında ortaklaşmış il temsilcileri ve geçici yönetim kurulu ile kendini ilan etti. Demokratik bir anlayışla tabandan yukarıya kararlarla hareket etti.
2021 Ağustos ayında resmiyet kazanan sendika, “öğretmenler artık yalnız değil” diyerek genç, dinamik, heyecanlı bir görüntü çizdi, basında bolca yer bulmaya başladı. Öncelikli sorunlarını “taban maaş” ve “on aylık sözleşme” olarak belirledi. Hem öğretmenlere hukuksal destek vermeye hem de başlattığı kampanyaların sokak ayağını örmeye başladı. “İstifa sonrası 1 yıl çalışmama cezası” hukuksal bir kazanım olarak motivasyonu artırırken, öğretmenlerin tatil günlerine bile göz koyan patronların kapısına dayanan sendika tüm özel sektör öğretmenleri için umut ışığı oluşturdu. Birçok ilde üye sayısı hızla artarken il temsilcilerinin öncülüğünde “il çalışma grupları” oluşturuldu. Temsilciler Meclisi aracılığı ile her il her bölge önerilerini, beklentileri tartıştırırken sendika pratik bir yapıyı hızlıca büyüttü. Dahası, 1 Mayıs’ta onlarca ilde meydanlara çıktı. Geçinemiyoruz mitinglerinde tüm emekçilerle omuz omuzaydı. Karne günü Milli Eğitim müdürlükleri önündeydi. Bir yandan öğretmenliğin itibarsızlaştırılmasına, kölelik koşullarına karşı mücadele ederken bir yandan da emek mücadelesinin bütününü büyüten bir dayanışmanın parçası olmak için elinden geleni yapmaya çalıştı.
Öğretmen Sendikası, büyük bir emekle ve şevkle öğretmen emeğindeki sömürüyü durdurmak için çabalıyor. Patronlara açıkça meydan okuyor ve yüz binlerce öğretmeni görmezden gelen MEB’e sesleniyor: Öğretmenlerin var olan şartları kabul edecek sabrı, saklanacak bir alanı kalmadı. Direniş artık fısıldamıyor, en gür sesiyle öğretmeni kavgaya çağırıyor. Yolun henüz başındayız, yapılacak çok iş var biliyoruz, ama kararlıyız. Bu mücadeleyi tüm öğretmenlerle birlikte sırtlayacağız.