Enerji işçileri geçen yılın nisan ayından beri kendi kaderlerini eline alma mücadelesi veriyor. Geçmişte özelleştirilen elektrik dağıtım şirketlerinde taşeronlaştırmaya karşı mücadelenin de bir odağı olmuşlardı. Özellikle BEDAŞ’ta yürütülen mücadeleler, elektrik üretim tesislerinde, elektrik dağıtım şirketlerinde taşeron olarak çalıştırılan işçiler arasında örgütlenmenin Enerji-Sen’e doğru gelişmeye başlaması enerji patronlarını önlem almaya zorlamıştı. Özelleştirme sürecinin tamamlanması esnasında elektrik dağıtım şirketleriyle sözleşme imzalayan işçiler, patronları tarafından tescilli sarı sendika Türk-İş/Tes-İş’e üye yapılarak yeni bir çalışma düzeninin emek denetim mekanizmasını kurmuşlardı.
Bu kurulan çalışma ve denetleme düzeneği geçen yılın nisan ayında kırılmaya başladı. Tes-İş ve Cengiz Holding’in BEDAŞ’ta tıkanan görüşmelerinin ardından enerji işçileri Yüksek Hakem Heyeti’nden çıkan toplu sözleşmeye karşı sokağa çıkma yasağı olan 30 Nisan’da iş bırakarak tepki gösterdi. BEDAŞ’ta başlayan itiraz ve yeni örgütlenme süreci daha sonra farklı elektrik dağıtım şirketlerine sıçradı. En büyük karşılığını da EnerjiSa’ya bağlı AYEDAŞ ve Başkent Elektrik’te, kısmen de olsa Toroslar EDAŞ’ta gördü.
Enerji işçilerinin çalışma koşullarını düzeltme ve insanca yaşayacak bir ücrete erişebilme arayışı, uzun yıllardır militan ve kararlı bir sınıf çizgisini temsil eden Enerji-Sen’le buluştu.
Enerji işçilerinin bu yarı-kendiliğinden ortaya çıkan örgütlenme dinamiği enerji patronlarının kurmuş olduğu sömürü ve rant düzeneğini tehdit eder hale geldi. Sermayenin tahakküm örgütüne dönüşmüş olan ama iş kolunda da tek yetkili sendika olan Türk-İş/Tes-İş’in saltanatı DİSK/Enerji-Sen’in iş kolu barajını geçmesiyle yıkıldı.
Bu gelişme, büyük kentlerde ve Anadolu’nun ücra köşelerinde geniş enerji işçilerinin mücadeleci bir sınıf çizgisi etrafında örgütlenebilme olanağını ortaya çıkarması bakımından kritik/stratejik bir durum.
Örgütlenme kapasitesinin yanı sıra alanın kendisinin stratejik bir önemi var. Enerji sektörü, emperyalist politikaları etkileyecek düzeyde bir öneme sahip. Enerji; endüstriyel gelişim, gündelik yaşamın sürekliliği, sermaye döngüleri açısından çok kritik iki alan olan finans ve teknoloji açısından kesişim alanında duruyor. Kapitalist uygarlığın temelindeki bu alanda örgütlü işçi varlığı, sadece toplu sözleşme süreçlerinde değil; isyan döneminde de “kalıcı zararlar verme” noktasında büyük potansiyel taşımaktadır.
Bu yüzden, işçilerin örgütlülük düzeyinin genişlemesini engellemek için sermaye örgütleriyle iç içe Tes-İş’in şube başkanlarının, şirket yöneticilerinin seferber olarak işçileri Enerji-Sen’den istifa ettirmeye dönük baskılar artmış durumda. İki ayı aşkın süredir devam eden EnerjiSA direnişi bu saldırılara yanıt oldu. EnerjiSA direnişi, işten atılan işçilerin ailelerinin de sürecin içerisinde özneleştiği, yoksullaştırmanın yarattığı yıkıma karşı derdini daha geniş kesimlere anlatabildiği, bir dayanışma ortamı yarattı. Enerji şirketlerine karşı yürütülen insanca yaşam mücadelesi nesnel olarak, halkın geniş kesimlerinin fatura soygununa karşı verdiği tepkiyle birleşme olanağına kavuştu. Yaygınlaşmaya başlayan “kamulaştırma” taleplerine işçi denetimi ve yönetimi gibi ileri özelliklerin eklenmesiyle hareket daha ileriye taşınacaktır.