“Ayak basmadığımız toprak, koklamadığımız hava, içmediğimiz su kalmadığı zaman bu coğrafyanın kaderi değişecek ve üzerinde halkın özgürce yaşayabildiği bir memlekete dönüşecektir” diyerek yolculuklarına başlamıştı Halkın Mühendisleri, Mimarları, Şehir Plancıları… Depremin ardından sadece meslek odasında değil; toplumun içinde mühendis, mimar, şehir plancısı olduklarının bilinciyle depremin yarattığı hasarı inceleme, yıkım ve sonrasındaki gelişmeler için Hatay’daydı.
İlk günlerden itibaren yaşanan su krizine dair incelemelerde bulunan Halkın mühendisleri, kentte kullanılan sulardan aldıkları numuneleri analiz ederek bir rapor hazırladı. Raporda, kullanılan suların içilmemesi, duş alınmaması, sularla yemek yapılmaması, bulaşık yıkanmaması uyarılarında bulunularak, taşıma su ile su ihtiyacının karşılanmasının mümkün olmadığı vurgulandı.
Su krizi ile birlikte kentte enerjiye ulaşımda zorluk yaşanırken; elektrik dağıtım şirketleri tarafından yönlendirilen ve gideri hazineden karşılanan sokak lambalarının sürekli yanmasının soru işaretlerine neden olduğunu, depremzedelerin alt ve üstyapısı tamamlanmamış çadırkentlere taşınmak zorunda bırakıldığını belirten Halkın mühendisleri, kalıcı konutlar yapılana kadar barınma krizine karşı çeşitli projeler üzerinde çalışmaya devam ediyor.
Mühendislik, mimarlık, şehir plancılığının da depremin ardından Türkiye’nin kilit kavramı olan “yeniden inşa”dan azade olmayacağı ortada. Halkın mühendisleri, Hatay’da yapmış olduğu çalışmalar ile birlikte mesleğini ve bilimi rant, talan, inşaat sermayesi için değil; halk için kullanacağını gösterdi.