Geçmişte barınma hakkı talebinin sınıf mücadelesinin bir parçasına dönüşmesi gecekondulaşma ve ardından gecekonduların tasfiyesi olarak iki dönem içinde gerçekleşti.
Kırdan kente göçün hızlandığı 1960-1980 yılları arasında işçi sınıfı, tarih sahnesine bütün ihtişamıyla çıktı. Cumhuriyet tarihinin sınıf mücadeleleri açısından altın yılları olan bu dönemde barınma hakkı mücadelesi ana mücadele gündemleriyle iç içe geçti. Gecekondulaşma, emekgücü maliyeti içindeki barınma kaleminin işçinin sırtına yıkılan bir çözüm olması işlevi nedeniyle sermayenin işine geldi.
İşçiler ve kent yoksulları, kırlardan koparılıp kentlere atılanlar, kamu arazilerini işgal ederek bir yandan evlerini-gecekondularını kendi temin ettikleri malzemelerle imece usulü yaparken, diğer yandan devletin ve belediyelerin yıkım saldırılarına direndiler. Gecekondu mahalleleri antifaşist direnişin de kalesi oldu. ’70’li yılların anti-faşist mücadeleleri içinde devrimcilerin müdahalesiyle, kolektif bir biçimde “düzenli” gecekondu mahalleleri de inşa edildi. Gecekonducular, su ve elektrik gibi ihtiyaçlarını kaçak hat çekerek sağladılar. Ne yol vardı ne de ulaşım hizmeti. Bu hizmetlerin resmi kurumlar tarafından çözülmesi yıllar aldı. Halkın deyimiyle, “yıllarca oraların çamuru çiğnendi.”
AKP’li yıllara gelindiğinde, neoliberal politikaların bir hedefi de artık kent merkezinde kalan değerli gecekondu bölgelerinin sermayenin rant politikaları gereği tasfiyesiydi. Devrimcilerin neoliberalizme karşı halkın hak mücadelelerini örgütleme, yükseltme çabalarıyla birlikte, barınma hakkı mücadeleleri güçlü ve etkili direnişler gerçekleştirerek sermayenin rant iştahına korkulu günler yaşattı. Devrimcilerin etkili örgütlenebildiği yerlerde kolektif bir yaşamın inşasının örnek adımları atıldı, barınma hakkı mücadelesi hak mücadelelerinin motoru oldu.
Ancak gecekondu işçi için sonuçta bir mülktü. Emekçiler barınma sorunları için kullandığı zamanlarda bu mülk meta değeri teşkil etmiyordu. İşçi, mülkünü-evini savunurken ödenmemiş emeğini savunuyordu. Bugün olan şey ise evsizleşme ve kiracılaşmadır.
Bugün konut sorunundaki temel çelişki, kitleler halinde kiracı durumuna düşerek asgari ücretten fazla kira ödemek zorunda kalan işçiler ve kent yoksulları ile kapitalist düzen arasındadır. Devletin çadır bile vermediği milyonlarca depremzede ile yatırım amaçlı alınan 1,5 milyon konutun boş tutulması arasındadır.
Güncel talepler:
• Konut ve arsa yatırım aracı olmaktan çıkarılmalı, gayrimenkul yatırım fonları-yatırım ortaklığı şirketleri dağıtılmalı.
• Çok sayıda konuta sahip olanlardan yüksek alım satım vergisi ve emlak vergisi alınmalı.
• Kiraya verilmeyen boş konutlar için sahibinden özel vergi alınmalı, ceza verilmeli ve kiraya verilmesi sağlanmalı.
• Kira fiyatları denetlenmeli, aşırı artışların önüne geçecek önlemler alınmalı.
• Devlet ve belediyeler yoksul yurttaşlar için sosyal konut üretmeli, parasız ya da düşük fiyatlarla kiraya vermeli.
• Eskimiş, sağlam olmayan konut stokunun yenilenerek depremlere hazırlanması amacıyla devlet ve belediyeler, konut sahibi yoksul yurttaşların konutlarını yenilemesi için destek olmalı.
• Konutu ve barınma sorunu insanca bir yaşam ortamı sağlamak olarak görülmeli. Barınma hakkı, halkın çalışma, ulaşım, eğitim, sağlık, çevre, eğlenme, dinlenme, engelli hakları, çocuk hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten haklarıyla birlikte ele alınmalı.
• Hasta ve yaşlı bakımevleri açılmalı, bu durumdaki yurttaşların bakımı devlet eliyle sağlanmalı.