Laiklik ve devrimci çizgi

Gerici kuşatmanın etkisi altındaki halk kesimlerinin iktidarla/sistemle olan temel çelişkilerini derinleştirmeye, sorunlarının çözümü noktasında özneleştirmeye dayanacak istikrarlı bir kitle çalışması ve bu kitle çalışmasının içinde sabırla yürütülecek bir ideolojik mücadele bugünkü laiklik mücadelesinin ana hattıdır

Genel seçimler öncesinde Hizbullahçı HÜDA-Par ve Milli Görüşçü Yeniden Refah Partisi’nin de iktidar blokuna dahil edilmesi, laiklik etrafında dönen tartışmaları yoğunlaştırmıştı. Halkın ilerici kesimlerinin gidişata dair duyduğu kaygıların haksız olmadığı kısa sürede yaşanan gelişmelerle de doğrulandı. Eski Refah Partisi Milletvekili Şevki Yılmaz’ın II. Abdülhamid’in torununun düğününde Mustafa Kemal’den “Osmanlı’yı süren soysuzlar” diye bahsetmesi, Hizbullahçıların Diyarbakır’da astığı şeriat pankartları, şeriata karşı eleştirel söz söylemenin gözaltı gerekçesi yapılması, Erdoğan’ın “Şeriata düşmanlık dininin bizatihi kendisine husumettir” sözleri, kağıt üzerinde üç ilde pilot olarak uygulanan ancak memleket sathında İslamcıların neredeyse her okula girebilmesine vesile olan ÇEDES protokolü, İslamcıları konu alan televizyon dizilerinin eleştirel bir bakışın dahi olmamasına rağmen yayın durdurma cezalarına maruz kalması, cemaat/tarikat liderlerinin gövde gösterisine dönüşen cenaze törenleri ve burada sayamayacağımız nice gelişme.

Toplumsal düzenin “normal”i, İslamcı grupların şeriat talebinin ve bu yöndeki propaganda faaliyetlerinin normalleştirildiği, buna karşı çıkmanın ise kriminalize edildiği bir düzleme dönüştürülüyor. Tehditler daha aleni yapılıyor, politik atmosfer provokasyonlara daha açık hale getiriliyor. Şeriat çağrılarına tepki gösterenlere yönelik yürütülen linç kampanyaları, hedef göstermeler ve saldırılar cezasız bırakılarak muhalefet de sindirilmeye çalışılıyor.

Tepkisel laiklik savunusu

Gerici dönüşüm, halkın ilerici kesimlerinden tepkiyle karşılanıyor. Ancak tepkilerin yükseldiği bu dönem, 2007 Ergenekon-Balyoz operasyonları süreci ve 2016 sonrası Gülen Cemaati’nin devletten tasfiyesi sürecinde siyasal İslam’ın yaşadığı iktidar çatışması sürecinden farklı. Önceki yıllardan farklı olarak egemenler arasında yaşanan bir gerilim veya bundan doğan bir kriz yok. Daha ziyade, halkın ilerici kesimlerinin iktidarın İslamcı karakterinin daha baskın hale geleceğine dair kaygıları yatıyor. “Cumhuriyet değeri” olarak görülen laikliğe kurucu parti CHP’nin sahip çıkmaktan uzak bir tutum sergilemesi de bu kaygıyı derinleştiriyor.

Tepkilerin bir bölümü, laikliğin Anayasa’da güvence altına alınmasını dayanak noktası olarak alıyor. Lakin rejimin halka açtığı savaşta ‘Anayasa engeli’, açılan gediklerle anlamsızlaşmaya başladı zaten. Örgütlü bir halk muhalefetinin basıncının eksikliğinde Anayasa Mahkemesi kararları dahi uygulanmayabiliyor. Ancak sorun laikliğin Anayasal olarak güvence altına alınıp alınmamasının daha ötesinde. Anayasal güvence ya da yaşam tarzını muhafaza etmeyi dayanak noktası alan bir laiklik mücadelesi, gerici kuşatmanın kapsamının genişliği karşısında zayıf ve etkisiz kalmaktadır.

Gerici kuşatmanın rolü ve kapsamı

Günün laiklik mücadelesinin gereklerini kavramak, gerici kuşatmanın kapsamını ve rolünü kavramaktan geçiyor. Dinci gericiliğin temel rolü kaderci bakış açısının yaygınlaşmasıyla geniş halk kesimlerinin kendi kaderlerini tayin etme yolunda özneleşmesinin önünü kesmektir. Sınıf çatışmalarını kültürel alana çekerek soğurmak, çatışma düzlemini kimliklere (laik-muhafazakâr) indirgemek ve toplumsal kutuplaşmayı ilerici bir hareket çıkmayacak biçimde şekillendirmektir. Bugün işçi sınıfını, kadınları yönetebilmek, halkları savaşa razı edebilmek, insanlar arası eşitsizliği ve doğaya yönelik talanı akılcılaştırmak adına da gerici kuşatma derinleştiriliyor. Kuşatmanın bir ucu sistemin icracılarına uzanırken bir ucu da bu yıkım karşısında isyan edecek kesimlerin yönetimine uzanıyor. Toplumsal yaşamın İslamcı dönüşümünün kökleri kontrgerillanın yeniden yapılandırılmasından sermaye, emek hareketi, sosyal güvenlik, eğitim, aile, medya ve kültür alanlarındaki dönüşüme kadar uzanıyor.

1) Kontrgerillanın yeniden yapılandırılması

Rejimin çekirdeği diyebileceğimiz kontrgerillanın İslamcı kadrolarla dönüşüme tabi tutulması gerici kuşatmanın genişletilmesi ve derinleştirilmesi için devletin tüm olanaklarının seferber edilmesini ve bu politikaların sürekliliğini sağladı. Bakanlıklar, valilikler, kaymakamlıklar, il-ilçe müdürlükleri aracılığıyla gerici kuşatma, bir devlet politikası olarak örgütleniyor.

Toplumsal yaşamın dönüşümünden İslamcı burjuvaziye verilecek kıyak ihalalelere, yargıdan ve resmi kolluğun yapılanmasından paramiliter çetelerin örgütlenmesine kadar her şey kontrgerilla merkezi tarafından belirleniyor.

Bugün Diyanet, 100 bini aşan personeliyle kamusal hizmet alanlarının tamamında faaliyet yürütüyor. Fetvalar aracılığıyla eğitimden sağlığa, çalışma yaşamından sosyal yaşama kadar her alan dini referanslarla şekillendirilmeye çalışılıyor.

Yargı ve emniyetteki dönüşüm, tüm hak mücadelelerinin, özellikle de gerici politikalar karşısında yükselen mücadelelerin karşısında devletin resmi güçlerinin tutumunda da bir dönüşümü beraberinde getiriyor. Kontrgerillanın bir ucu yasal zeminlerin gerici dönüşümünde rol alırken bir ucu da İslamcı motivasyonla hareket eden paramiliter güçleri örgütlüyor. Provokatif saldırıların tetikçilerinden Ortadoğu’da savaş eğitiminden geçmiş cihatçılara kadar uzanan paramiliter güçler, muhalefetin sindirilmesinde rol alıyor.

2) İslamcı burjuvazinin yükselişi

AKP’li yıllarda kamu ihaleleriyle, vergi aflarıyla, teşviklerle semirtilen İslamcı burjuvazi, konumunu yükselterek geleneksel tekelci burjuvazinin yanında yönetici sınıf haline geldi. Emek rejiminin nasıl şekilleneceği konusunda belirleyici konuma geldi. Kamu ihalelerinin, kentsel dönüşüm projelerinin önemli bir bölümü bu kesim tarafından bölüşülüyor.

Neoliberal emek rejiminin en katı koşulları İslamcı burjuvazinin elinde ortaya çıkıyor. En düşük ücretler, en güvencesiz işler bu işletmelerde. Kayıtdışılığın en yüksek, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin en dikkate alınmadığı yerler İslamcı burjuvazinin elinde.

3) Emek hareketindeki gerici kuşatma

Gerici kuşatma sadece sermaye kanadıyla sınırlı değil. Sınıf hareketi ve sosyal güvenliği de kapsıyor. Adeta bir cemaat gibi çalışan sarı sendikalar hem sermayeyle danışıklı şekilde sömürünün daha da artmasının bir aparatı oluyor hem de gittikçe yoksullaştırılan işçilerin öfkesini soğurup patronlara yönelmesinin ya da üretimden gelen güçlerini kullanmasının önüne geçiyor. İktidar bağlantıları ve ildeki/bölgedeki hakim dinci gruplarla olan bağlantılarla işçilere “güçlü, sorun çözebilen sendika” imajı verilerek işçi sınıfının mücadeleci damarla buluşmasının önüne geçilmeye çalışılıyor, bir ikame yaratılıyor. Bu ikameyle kemer sıkma, ücretlerin baskılanması, çalışma temposunun artırılması, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin getirdiği “masraflardan” kaçınma gibi sistemin faturasını geniş emekçi kesimlere yıkma politikaları daha rahat uygulanabilir hale geliyor.

4) Sosyal güvenliğin dinselleşmesi ve cemaatlerin/tarikatların rolü

Gerici kuşatmanın önemli bir ayağı da sosyal güvenliğin dinselleşmesiyle sağlanıyor. Özelleştirmeler ve ticarileşmeyle kamusal hizmetlerin tasfiye edilmesi ve sosyal güvenliğin kapsamının daraltılması sonucu oluşan boşluk cemaat ve tarikatların yardım ağlarıyla dolduruldu. Erzak yardımından iş bulmaya, okul-kurs faaliyetlerinden yurtlara kadar pek çok temel ihtiyaç bu ağlar üzerinden sağlanıyor. Bu durum da devletin kamusal sorumluluklarını yerine getirmemesi karşısında geniş halk kitlelerinde gelişebilecek tepkiyi önlemede önemli bir zemin sunuyor.

Örneğin deprem bölgesinde devletin yokluğu sık tekrar edilen bir durumdu ama cemaat ve tarikatlar bu boşluğu doldurup halkın direnme eğilimini törpülemeye çalıştı.

5) Eğitimde gerici dönüşüm

Kuşatmanın en uzun erimli ancak en etkili sonuçlar doğuracağı alan ise eğitim. Bugün bu dönüşüm ÇEDES protokolüyle tarikat ve cemaatlerin okullara sokulmasıyla, müfredatlardaki dini derslerin sayılarının artırılmasıyla, evrim yerine dini referanslı “yaratılış felsefesi”nin konulmasıyla, imamhatip dayatmasıyla sağlanıyor. MEB’in strateji planında bu hamleleri önümüzdeki dört yıl içinde artırarak sürdürme hedefleri yer alıyor.

6) Aile politikaları

Kamusal hizmetlerin özelleştirme ve ticarileştirme yoluyla tasfiyesinin yarattığı boşluk, sosyal güvenliğin dinselleştirilmesinin yanında aile politikalarıyla da doldurulmaya çalışıldı. Toplumsal yeniden üretimin sermayeye “masraf” yaratmasının önlenmesi noktasında kadının ücreti ödenmeyen bakım emeği hayati bir rol oynuyor. Bu sömürünün sürdürülebilmesi, toplumsal cinsiyet temelli bu işbölümünün sürdürülebilmesi adına aile merkezli politikalar daha katı biçimleriyle gündeme geldi. 6284 sayılı kanunun kaldırılmak istenmesi ve nafaka hakkı dahil kazanılmış diğer haklara yönelik saldırılarla aile kurumu, iktidarın temel politika alanlarından birine dönüştü. Haklarının tanınması ile aile kurumunun temelini zayıflatacakları gerekçesiyle LGBTİ+’lar ise bu bağlamda düşman ilan edildi.

Devrimci çizgi

Devrimci siyasetin mevcut gerici kutuplaştırmaları aşacak şekilde sınıfsal eksende bir kutuplaşmayı yaratması gerekir. Laikliğin devrimci savunusunun da şartı budur. Laikliğe yönelen her saldırıda refleksif cevaplar, bu saldırılar karşısında halkın seferber edilmesi gerekliyse de mücadeleyi başarılı kılacak asıl strateji gerici kuşatmanın etkisi altındaki halk kesimlerinin örgütlenmesinden geçer. Gerici kuşatmanın etkisi altındaki halk kesimlerinin iktidarla/sistemle olan temel çelişkilerini derinleştirmeye, sorunlarının çözümü noktasında özneleştirmeye dayanacak istikrarlı bir kitle çalışması ve bu kitle çalışmasının içinde sabırla yürütülecek bir ideolojik mücadele, bugünkü laiklik mücadelesinin ana hattıdır. Bu kitle çalışmasının temel alanları da gerici kuşatmanın ayaklarını bastığı zeminleri kapsamalıdır.

1) Dinci gericilikle etki alanını genişleten faşizme karşı mücadele, laiklik mücadelesinin temel gerekliliğidir. Stratejik hedefi kontrgerillanın dağıtılması olan, halkın örgütlü gücüne dayanan bir mücadele hattının inşası laiklik mücadelesinin de bir gereğidir.

Toplumsal yaşamın dini referanslarla düzenlenmesine, hedef göstermelere, provokatif saldırılara karşı ortak mücadele zeminlerinin kuvvetlendirilmesi bu mücadelenin zorunlu bir parçasıdır.

2) Sermaye egemenliğine karşı mücadele laiklik mücadelesinin temel ayaklarındandır. Devlet teşviklerinin sermayedarlara dağıtılmasına, vergi aflarına, kamu ihalelerinde çekilen peşkeşlere, kemer sıkma politikalarına ve dayatılan yoksulluğa karşı kitlesel bir mücadele hattının inşası temel görevlerimiz arasındadır.

3) Sermaye egemenliğine karşı verilecek mücadelede en önemli görevlerden biri de devrimci bir sınıf hareketinin inşasıdır. İşçi sınıfının iradesinin açığa çıkmasını engelleyecek sarı sendika, patron, devlet, cemaat-tarikat koalisyonunun yarattığı ablukanın karşısında işçi sınıfının örgütlü gücünü açığa çıkaracak, gerici kuşatmaya karşı dayanışma ağlarını örgütleyecek bir devrimci işçi hareketi kurma görevi önümüzde duruyor.

4) Sosyal güvenliğin dinselleşmesine karşı mücadelenin temelinde kamusal niteliği tasfiye edilen hizmetler için kamulaştırma ve sosyal güvenlik kapsamının genişletilmesi mücadelesi yatmaktadır. Temel ihtiyaçların piyasalaştırılmasının ardından yaratılan boşluğun cemaat tarikat hayırseverliğiyle doldurulmasına karşı toplumsal dayanışma ağlarının genişletilmesi ve bu ağların aynı zamanda hak mücadelelerinin de zemini haline getirilmesi gerekmektedir.

5) Parasız, bilimsel ve nitelikli eğitim hakkı mücadelesi laiklik mücadelesinin zorunlu bir parçası olacak. Daha iyi bir gelecek için daha nitelikli ve erişilebilir eğitim hakkı mücadelesi gerici kuşatma altındaki kesimleri de birleştirebilecek potansiyeli taşımaktadır. Dayatmaya karşın imamhatip kontenjanlarının dolmaması bu mücadelenin potansiyelinin bir göstergesidir. Cemaat ve tarikatlarla yapılan protokollerin genişletilmesine, din derslerinin artırılmasına, imamhatip dayatmasına, eğitimin, okulların ve çocukların sosyalleşme zeminlerinin dini referanslara göre düzenlenmesine karşı öğrencilerin, velilerin ve öğretmenlerin ortak mücadelesinin inşası temel görevimizdir.

6) Kadınlara ancak aile sınırları içinde varlık hakkı tanıyan, LGBTİ+’ların topyekûn düşman ilan edilmesine karşı eşitlik ve özgürlük mücadelesi laiklik mücadelesinin de zorunlu bir parçasıdır. Boşanmayı zorlaştıran, nafaka hakkının kaldırılması gibi boşanmadan caydıran düzenlemelere, şiddetin cezasızlıkla teşvik edilmesine, ücretli ve ücretsiz emeğin sömürüsüne karşı; eğitime, istihdama ve tüm kamusal alanlara eşit şekilde katılımı teşvik edecek düzenlemeler için yürütülecek bir feminist mücadele ve buna eşlik eden dayanışma ağları laiklik mücadelesinin temel ayaklarından biridir.