İşçi hareketinde devrimci inisiyatif öne çıkmalı

Sınıf mücadelesinin güncel ihtiyaçları doğrultusunda hareket eden sendikal odaklar bütün etkili “performans”ına rağmen henüz işçi hareketinin ana odağı değil. Dolayısıyla sermayenin çok yönlü hamlelerine karşı tekil ve etkisiz kaldığı süreçler de yaşayabiliyor. Ancak yine de yarattığı örnekler hem direniş dersleri hem de tüm bu mücadeleler içinde öne çıkan, deneyim ve tecrübe kazanan öncü işçiler ortaya çıkarıyor

İşçi hareketi, toplumsal muhalefetin farklı parçalarının aksine Mayıs 2023 seçimleri sonrası oluşan manzaradan daha az etkilendi ve kendi içerisinde bir sürekliliği koruyarak devamlılık gösterdi. Hemen seçim sonrasında yaz aylarında başlayan direnişler1 ve aynı yoğunlukta olmasa da 2024’e sarkan mücadeleler bunun kanıtı niteliğindedir.

Kuşkusuz bu tablonun oluşmasında ana sebep geniş işçi kesimlerinin seçim ve sandıkla kurduğu ilişkiyle kendi ücret ve çalışma koşulları arasında doğrudan bir bağlantı kurmaması2, ücret mücadeleleri biçiminde ortaya çıkan işçi direnişlerinin bir sorgulamayı içerse de henüz tam manasıyla iktidar karşıtı bir çerçeveye oturmaması ve dolayısıyla kendi patronuyla mücadele biçiminde gerçekleşmesidir. İşçi hareketinin bu durumunun ona kazandırdığı güçlü yanları ve onu zayıf bırakan noktaları vardır. Bu tartışma başka bir yazı konusu olarak değerlendirilmelidir. Ancak mücadele motivasyonunun seçim hareketliliğiyle doğru orantılı olarak alçalıp yükselmemesinin ona kazandırdığı süreklilik önemli bir veri kabul edilmeli.

Aslında bu süreklilik 2018’den bugüne var. 2018’in yaz aylarında Flormar ve 3. Havalimanı İşçileriyle başlayan coğrafi olarak parçalı, sektörel olarak yaygın işçi direnişleri evresi devam etmektedir. Bu süreklilik içinde 2022 Ocak-Şubat direnişleri gibi daha fazla yoğunlaşma dönemleri de yaşanmaktadır. Ancak süreklilik barındırması ve dönemsel yükselişleri olsa da işçi hareketi niteliksel bir sıçrama gerçekleştirmelidir. Bunun için, geldiğimiz noktada mevcut direnişler içerisinde ortaya çıkmış potansiyelleri, bu direnişlerde öne çıkan ve artık sendikal harekette “mücadeleci sendikalar” olarak kabul görmeye başlayan kümenin durumunu, güçlü ve zayıf yanlarını ortaya koymak zorundayız.

Sendikalarda mücadeleci nitelik, çizgide süreklilik işçi hareketini geliştiriyor

İşçilerin itirazlarını dile getirirken ilk aklına gelen hamle “DİSK’e başvurma” olsa da bugün gelinen noktada DİSK de dahil olmak üzere konfederasyon merkezlerinin gözü ve kulağı aşağıdan gelişen çoğu zaman kendiliğinden, örgütsüz mücadele eğilimlerine kapalıdır. DİSK’in gerçekleştirilen son genel kurulunda bu tablo bir kez daha ortaya çıkmıştır. Güncel mücadelelere kapalı, şehrin merkezinden yalıtık, kürsüden dillendirilen eleştirilere ya kulak tıkayan ya da şiddetle bastırmaya çalışan tutum DİSK merkezine hakimdir. DİSK üye sayısı fazla işkolu sendikalarının güvenceli işçi katmanının gerçekliğine daralmıştır. Bu durum yaygın işçi kesimlerinde bir tür sahipsizlik durumu ve duygusu da ortaya çıkarmaktadır. Son yıllarda alternatif bir odak olarak, DİSK’in içinde yer alsa da DİSK’in genel çizgisinden ayrı bir yerde duran ya da bağımsız bir şekilde kurulmuş ve konfederasyonlara dahil olmayan sendikalar işçi direnişlerini sahiplenen, ileriye taşımaya çalışan, birbiri arasında şimdilik sınırlı da olsa destek ve dayanışma ilişkileri geliştiren yeni bir küme ortaya çıkarıyor. İşçi hareketi içinde “mücadeleci sendikalar”3 diye adlandırılan ama aslında sınıf mücadelesinin güncel ihtiyaçlarını karşılamaya odaklandıkları için öne çıkan bu kesim, aynı zamanda işçilerin talepleri etrafında örgütlenme, süreklilik halinde doğru çizgiyi devam ettirme özellikleriyle işçi hareketinde yeni bir damarın da oluşmasında etkili bir rol üstlendi.

İşçilerin mücadelesi, sınıfın güncel ihtiyaçlarına odaklanan sendikal hareket

Kendiliğinden işçi mücadeleleriyle, doğru sendikal tarzın çakıştığı noktalarda etkili örnekler ortaya çıkıyor. Aslında bu örneklere bakarak işçi hareketinin hangi noktadan gelişeceği de ortaya çıkıyor. Bu doğrultuda geçtiğimiz yazdan iki parlak örneğin altını çizmek gerekli. Biri DİSK/Enerji-Sen öncülüğünde 74 gün süren ve kazanımla sonuçlanan FEDAŞ direnişi, diğeri BİRTEK-SEN öncülüğünde yürütülen Gaziantep Başpınar OSB’de ortaya çıkan ve OSB’de yaygın bir meşruluk ve destek toplayan Şireci Tekstil işçilerinin direnişi.

İki direniş de ücret zammı talebini içerirken aynı zamanda bir güvence mücadelesi olarak yaşandı. İş cinayetlerinin ya da yaralanma, uzuv kaybına yol açan “kaza”ların yaşandığı iki farklı işkolunda ücret zammı ve güvence mücadelesinin birleşmesi basit bir tesadüf değil. Hayatta kalmanın dahi risk altında olduğu çalışma koşullarında sadece hayatta kalmaya yetecek kadar bir ücrete erişmek bugün ortada duran emek rejimini tüm çıplaklığıyla ortaya seriyor. Dolayısıyla iki işçi direnişi de gerçek anlamda “kaybedecek bir şeyi olmayan”ların direnişi olarak yaşanarak sonuna kadar ilerledi. İki direniş de kendi sınırları içerisinde kalmadı ve geleneksel bir direniş bastırma yöntemi olan yalıtılmaya mahkûm olmadı. FEDAŞ direnişi Dersim halkından aldığı destekle toplumsallaştı. Enerji dağıtımının sahip olduğu toplumsal/stratejik nitelik direnişin kendisini halka anlatmasında işçilerin elini kolaylaştırdı. Şireci Tekstil işçileri de OSB düzeyinde benzer koşullarda çalışan, benzer örgütlenme girişimleri içinde olan diğer tekstil fabrikalarından yoğun bir destek aldı.

İşçiler direnişlerden öğreniyor, patronlar da

İki direnişin de kazanımla sonuçlanması yeni örgütlenme girişimlerinin ve mücadelelerin ortaya çıkmasını tetiklemesi anlamında ilerletici bir rol oynadı. BİRTEK-SEN öncülüğünde yürütülen Özak Tekstil işçileri direnişi bunun bir örneğidir. Ancak aynı zamanda Özak Tekstil işçilerinin mücadelesi karşısında patron ve iktidar ilişkilerinin konumlanma biçimi sermaye sınıfının da direnişlerden dersler çıkardığının kanıtıdır.

Aslında FEDAŞ direnişinin kararlılıkla sürdürülmesine, enerji dağıtımını aksatan bir grev biçiminde yaşanmasına rağmen işçilerin arasındaki kararlılığın çözülmesini bekleyen patronun davranışı da bunun bir başka kanıtı. Çünkü uzayan her işçi direnişinde iç sorunlar baş gösterebilir ve patronlar için hamle sırası o zaman gelir. Ancak FEDAŞ işçilerinin, direnişi çatıda sürdürme hamlesi patronun planları bozdu. Beklenmedik her hamle kazanım ihtimalini kuvvetlendirse de her direnişten patronların sonuç çıkarması ve bir sonrakine daha iyi hazırlanması işçi hareketine de kendi hamlelerinde yetkinleşme zorunluluğunu dayatıyor.

Şireci Tekstil işçileri direnişi, AKP’li Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin’in ikna çabalarıyla bastırılmaya çalışılmıştı, Özak Tekstil işçilerinin direnişi yoğun jandarma şiddetiyle karşılaştı. Valiliği koyduğu eylem yasakları, yağmurda ıslanmaktan sakınmak için işçilerin camiye girmesinin dahi engellenmesi, sarı sendika manipülasyonu da jandarma şiddetine eşlik etti. Yine yaz aylarından bugüne süren Agrobay direnişi de Agrobay patronu Arzu Şentürk Salık’ın video röportajlar aracılığıyla yaptığı PR çalışmasıyla itibarsızlaştırılarak ve hem iktidar hem muhalefet içindeki ilişkiler kullanılarak yalıtılmayla, patron tarafından yenilgiye uğratılmaya çalışılıyor.

İşçi hareketinde ilerleme iradi bir müdahaleyi gerektiriyor

Sınıf mücadelesinin güncel ihtiyaçları doğrultusunda hareket eden sendikal odaklar bütün etkili “performans”ına rağmen henüz işçi hareketinin ana odağı değil. Dolayısıyla sermayenin çok yönlü hamlelerine karşı tekil ve etkisiz kaldığı süreçler de yaşayabiliyor. Ancak yine de yarattığı örnekler hem direniş dersleri hem de tüm bu mücadeleler içinde öne çıkan, deneyim ve tecrübe kazanan öncü işçiler ortaya çıkarıyor.

Bu noktadan bakıldığında işçi hareketinin ilerleme olanakları için iki adımın atılması gerekiyor. Birincisi işçi sınıfının güncel sorun ve ihtiyaçları doğrultusunda hareket eden sendikal odakların birbirleriyle kurdukları destek ve dayanışma ilişkisini güçlendirmesi, bir sınıf hareketinin ortaya çıkarılmasında ana odak haline gelecek biçimde yetkinleşmesi, işçi direnişlerini patron ve devlet karşısında güçlendirecek bir konum alması gerekmektedir. İkinci görev sendikal sınırları aşan bir öncü işçiler ilişki ağının yaratılmasıdır. Bu aynı zamanda politik bir işçi hareketinin yaratılmasının ön koşuludur. İşçi hareketi, öncü işçilerin ve giderek bir politik işçi örgütünün yaratılması ile sendikal sınırları aşabilir.

Bu doğrultuda ülke çapında, farklı işkollarından, kendi gerçekliklerinin özgünlüğünü de harekete zenginlik olarak katacak bir ilişki ağının kurulması gerekmektedir. Bunun için işçiler arasında haberleşme, deneyim paylaşma, tecrübe aktarma, çıkar ortaklığı bilincini geliştirme imkanları yaratılmalıdır. Bu ikili görevi birbirini tamamlayacak bir biçimde hayata geçmek ancak işçi sınıfı içinde sabırlı ve ısrarlı çabalar sürdürecek bir devrimci inisiyatifin öne çıkmasıyla mümkündür. Ve ancak bu yolla işçi hareketi kendi sınırlarını zorlayarak birikimini bir sıçrama zemini olarak değerlendirebilecektir.

 

Dipnotlar
1. Gaziantep Başpınar OSB’de gerçekleşen ve kazanımla sonuçlanan Şireci Tekstil işçileri direnişi, Dersim’de 74 gün süren ve kazanımla sonuçlanan FEDAŞ işçileri direnişi, Agrobay, Trendyol Go kuryeleri direnişleri, kadro talebiyle ortaya çıkan belediye şirketlerinin taşeron işçilerinin eylemleri, Urfa’da başlayan, 2023’ün son aylarına damga vuran Özak Tekstil İşçileri direnişi, MESS grup toplu sözleşme sürecinde metal fabrikalarında yaşanan hareketlilik ve özel sektör öğretmenlerinin güvencesiz ve kuralsız çalışmayı fiilen engelleyen, süreklilik barındıran sendikal mücadeleleri başlıca örnekler olarak sayılabilir.
2. Bu durumu ücret ve çalışma koşulları merkezli mücadelelerin yer yer “siyaset dışı” kaldığı algısıyla yorumlamamak gerekir. İşçiler arasında farklı siyasi etkenlerle oy tercihleriyle işyeri mücadelelerinde gösterdikleri tutum arasında çelişkili bir durum ortaya çıkabilse de bunun ana iki sebebi vardır. Birincisi düzenin bütün aktörlerinin onun sınıfsal konumunun karşısında yer aldığının sezgisel düzeyde de olsa bilgisi, ikincisi koşullarını iyileştirme hedefinde doğrudan iktidarı karşısına almak yerine hedefi küçülterek kendi patronuna indirgemesi ve kazanma şansını arttırması yani bir nevi taktik bir hamle gerçekleştirmesidir.
3. Farklı işyerlerinde bu sendikalar tarafından ortaya çıkan direnişler bir diğeri tarafından direnişin yürütüldüğü patrona karşı onun farklı işyerleri önünde ya da içinde dayanışma eylemleriyle destekleniyor. DGS-SEN’in Migros depolarında yürüttüğü direnişe diğer sendikaların Migros marketleri içinde yapılan destek eylemleri, DİSK/Enerji-Sen’in Sabancı’ya karşı yürüttüğü direnişte diğer sendikaların CarrefourSa marketleri ve TeknoSa marketlerinde yapılan destek eylemleri bunlara örnektir. Aynı zamanda bu küme yer yer farklı konular etrafında örneğin İsrail’in Filistin’e yönelik işgalci saldırganlığına karşı da bir araya gelerek eylemler gerçekleştiriyor. Bu küme içinde sayabileceğimiz BİRTEK-SEN öncülüğünde yürütülen Özak Tekstil işçilerinin mücadelesine destek için gerçekleştirilen destek eylemi de bu dayanışma ilişkilerinin içindedir.